EL HAMİD
Hamd alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Her türlü hamde layık olan O’dur. Övülmeye layık olan O’dur.
“Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Fatiha Suresi, 2. Ayet Meali)
İnsanın kendisine yapılan bir iyiliği bilip, iyiliği ihsan edene, lütfedene övgü ile mukabelede bunması gerekir.
Hamd, nimete bir şükürdür, verene övgüdür, zikirdir.
İnsan kendisine karşılıksız verilen lütufa ve sebeplere bağlı lütufa hamd etmesi gerekir.
Tüm nimetlerin kaynağı Allah (c.c.) ’a aittir. İster kendi kazancımız olsun, ister başka insanın bize vermiş olduğu nimet olsun, hepsi Allah (c.c.) dendir.
“Sizde nimet adına ne varsa hepsi Allah’tandır” (Nahl Suresi, 53. Ayet Meali)
İnsan nimeti hatırlar ise şükür eder, yoksa nimeti kendi çalışması karşılığı zannederse nimeti anlayamaz, hakkıyla şükrünü eda edemez.
İnsana verilen mülkleri kim veriyor? Bugün makam ve mevki sahiplerini kim aziz ediyor, alaşağı olanları kim zelil ediyor?
“De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Al-i İmran Suresi , 26. Ayet meali)
Yerden çıkan suyu bize kim veriyor?
“De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?” (Mülk Suresi, 30. Ayet Meali)
İnsan kendisine ihsan edilen nimeti hatırlarsa, Rabbinden geldiğini bilir ve hamd eder.
Nimet bize lütfedilse de lütfedilmese de yani hoşnut olmayacağımız netice de olsa her durumda hamdolsun demeliyiz.
Ayrıca şükür nimeti artırır.
“(Yine hatırlayın ki) Rabbiniz: “Andolsun ki şükrederseniz kesinlikle arttırırım, nankörlük ederseniz şüphesiz, benim azabım pek çetindir.” diye ilan etmişti. “(İbrahim Suresi, 7. Ayet Meali)
Elhamdülillah bir zikirdir.
“Allah’ın en sevdiği kelam (şu) dört kelimedir: Subhanallah, El-Hamdulillah, Lailaheillallah, Allahuekber…”( Müslim, 2137)
Biz Rabbimize hamdettiğimizde;
- O’na muhtaç olduğumuzu hissederiz,
- O’na sevgi besleriz, kalbimizle, dilimizle, Allah (c.c.) ’a boyun eğerek O’nu severek, O’nun övgüsüne, sevgisine nail olmak için hamd eder, överiz.
- Rabbimizin tüm ihsanları, nimetleri karşısında hakkıyla övemediğimizi itiraf ederiz.
- Rabbimizi bir iyilik ya da bir nimetten değil, zatından ve varlığından ötürü överiz.
Biz, Rabbimize yakınlaştıkça O’nu daha iyi tanıyacak, O’nu daha iyi tanıdıkça hamdimizi güzelleştirip, hamdimizi artıracağız.
Rabbimize bilerek hamdetmeliyiz. Hamd bir bilinçtir. Her şeyin Allah’a ait olduğunu idrak ederek ve her şeyin yine Allah (c.c.) ’a varacağını bilerek ibadet eder, hamd ederiz.
Rabbimiz her an bir iştedir; bizlere rızık vermekte, bizleri bağışlamakta, dualarımıza icabet etmektedir, bizler ne kadar hamdetsek yine hakkıyla övmüş olamayız.
Bizim hamdimiz Allah’ı (cc) tanıdığımız orandadır. Hiçbir kul, Allah’ı (cc) hakkıyla tanıyıp hakkıyla hamdedemez.
Resûlullah Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Hiç şüphesiz sizin Allah’ı en iyi tanıyanınız ve O’ndan en çok korkanınız benim…” (Buhari, 20)
Rabbimizi en iyi tanıyan Resûlullah (s.a.s) efendimiz , O’nu (c.c.) şöyle överdi:
“Gökler dolusu, yerler dolusu, ikisi arasındaki mesafe dolusu ve bundan sonra dilediğin şeyler dolusunca (hamd sanadır). Ey övgü ve şeref sahibi! Bir kulun, ki hepimiz senin kulunuz, söylediği en doğru söz şudur: Allah’ım, senin verdiğine mani olacak yoktur, senin vermediğini de verecek yoktur. İtibar sahiplerine itibarları, senin yanında fayda vermez.” (Müslim, 478)
“Allah Resûlü hoşuna giden bir şey gördü mü ‘Nimetiyle salih amellerin tamama erdiği Allah’a hamdolsun’ derdi. Hoşnut olmadığını bir şey gördüğünde ise ‘Her hâlükârda Allah’a hamdolsun’ derdi.” (İbni Mace, 3803)
Resûlullah Efendimiz (s.a.s) yatağına geldiğinde şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir:
“Bana her yönüyle yeten, beni barındıran, beni doyuran, beni sulayan ve her türlü nimetini bolca veren Allah’a her hâlimde hamdolsun. Her şeyin hayatını programlayan ve her şeyin gerçek sahibi ve ilahı olan Allah’ım, cehennem ate-şinden sana sığınırım.” (Ebu Davud, 5058; Ahmed, 5983)
Elhamdülillah demek bizim yüce Allah’a sunduğumuz bir şükür ve teşekkürü olan kulluk görevimizdir. Hamd, elhamdülillah, şükür ve teşekkür Hamîd olan yüce Allah’adır.
“Duanın en yücesi ‘elhamdulillah’ tır.” (Hadis-i Şerif – Tirmizi Dua 9)
“Allah’a hamd ile başlamayan her önemli işin sonu güdüktür.” (Hadis-i Şerif – İbn Mâce Nikah 19)
Enes b. Mâlik Hz. Peygamber’in şöyle niyazda bulunduğunu rivayet etmektedir:
“Allahım! Senin yüceliğin bütün yüceliklerin üstünde, sana yönelen övgü (hamd) bütün övgülerin fevkindedir” (Müsned, III, 127, 239)
Kainatta her şey Allah’ı (cc) hamdiyle tesbih etmekte, O’nun büyüklük ve azameti karşısında boyun eğmektedir.
“Gök gürültüsü O’nu hamd ile, melekler de korkularından tesbih etmektedirler. Yıldırımlar gönderir ve Allah hakkında tartışıp duranlardan dilediğini çarpar. O, azapla yakalaması çetin olandır.” (Rad,3)
“Yedi gök, yer ve bu ikisi içinde olanlar O’nu tesbih eder. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlamazsınız. Şüphesiz ki O, (kulların hak ettikleri cezayı erteleyen) Halîm, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr’dur.” (İsra,44)
“İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan Allah’tır. O, hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır.” (Şura, 28. Ayet Meali)
”Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Sonra da kâfir olanlar bunları, Rablerine eşit tutuyorlar.” (Enam, 1. Ayet Meali)
”O halde hamd göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.” (Casiye, 36. Ayet Meali)
” Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Doğrusu Allah, hamd olunacak yegâne ganîdir.” (Hac, 64. Ayet Meali)
” Ey insanlar, siz Allah’a muhtaç fakir kimselersiniz. Allah ise zengindir ve her hamde lâyıktır.” (Fatır, 15. Ayet Meali)
“Şüphesiz ki Allah, kulun yemek yedikten sonra ve içecek içtikten sonra nimete hamdetmesinden razı olur.” (Müslim, 2734)
Hayatımızda Rabbimizin razı olduğu, olacağı amelleri çoğalttıkça O’nun katında razı olunan bir kul oluruz;
“… O, Rabbinin yanında razı olunan bir kuldu.” (Meryem, 55)
Ve umarız ki bir gün Rabbimizin cennet ehline nida edeceği şu sese muhatap oluruz.
“Bugün sizden razı oldum ve ebediyen size kızmayacağım…” (Buhari, 6549; Müslim, 2829)
İnsana yapılan övgü, insanın gururlanmasına sebep olur.
“Yaptıklarından ötürü sevinen/şımaran ve yapmadıklarından ötürü övülmekten hoşlananların azaptan kurtulduklarını sanma! (Sakın böyle düşünme!) Onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Al-i İmran Suresi, 188. Ayet Meali)
İnsan, Rabbini övüp yüceltmezse şeytan bu boşluğu başka şeyler ile ile dolduracaktır.
Zatından ötürü övülmeye layık tek varlık O’dur. O’nu öv ve O’nu yücelt.
“Ve yalnızca Rabbini tekbir et (yücelt)!” (Müddessir Suresi, 3. Ayet Meali)
YA HAMİD
Ey hamd ancak kendisine mahsus olan HAMÎD,
Bütün varlığın diliyle övülen Sensin. İhsanda ve ikramda cömertliğine eş bulunmayan Sensin. Her nefesimizde şükretsek, şükrümüzün az geleceği Sensin. Nimetlerini saymaya kalksak, ömrümüzün yetmeyeceği Sensin. Verene de Sen verirsin, teşekküre lâyık olan yalnız Sensin. Bütün övgüler Sanadır, medhine alıştır dilimizi. Minnet ancak Sanadır, şükrünle doldur kalbimizi.
Ey El-Hamîd olan Rabbim! Hamd sanadır. Sen tüm eksikliklerden münezzeh ve yüce övgülerin sahibisin. Sen; Rabbimiz olduğun için, İlah’ımız olduğun için ve en güzel isimlere sahip olduğun için sana hamdolsun.
Ey El-Hamîd! Biz seni hakkıyla övemeyiz. Sen, ancak kendini övdüğün gibisin. Bize seni hakkıyla öveceğimiz hamdleri aç. Dilimize ve kalbimize övgünü sevdir. Cennet kapısında hamd ile seni öven kulların arasına kat. Sana hamdolsun. Başta ve sonda, yerde ve gökte, dünyada ve ukbada Rabbim, sana hamdolsun.
Rabbimiz! Sen El-Hamîd’sin. Şüphesiz ki kendini en iyi tanıyan ve nasıl övülmesi gerektiğini bilen sensin. Sana hamdetmeyi bana öğret, sevgine ve rızana nail olacağım hamdleri bana aç. Amin
EL MECİD
Sonsuz yücelik sahibi, şan ve şerefi nihayetsiz yüce, ihsanı bol olan.
İhsanı bol, şerefli ve her daim övülen Allah, demektir.
Allah (c.c.) ’ın yaratmış olduğu tüm muhteşem güzellikler, kusursuz sistemler O’nun şanına yaraşır bir biçimdedir.
“Arşın sahibidir. (İhsanı bol, şerefli, her daim övülen) El-Mecîd’dir.” (Buruc, 15. Ayet Meali)
“Şüphesiz ki O, (her daim övgüyü hak eden ve varlık tarafından övülen) Hamîd, (ihsanı bol, şerefli, her daim övülen) Mecîd’dir.” (Hud, 73. Ayet Meali)
Kutsi bir hadiste Allah (cc) şöyle buyurur:
“…Kul: “Elhamdülillahi Rabbi’l-alemin, (Hamd alemlerin Rabbine aittir)” deyince, Aziz ve Celil olan Allah: “Kulum bana hamdetti.” der. “er-Rahmanirrahim” deyince, Allah: “Kulum bana senada bulundu” der. “Maliki yevmiddin (ahiretin sahibi)” deyince, Allah: “Kulum beni tebcil ve ta’ziz etti (büyükledi).” der…” (Müslim, Salat 38; Muvatta, Salat 39)
Şeref, ancak El-Mecîd olan Allah’ın yanındadır.
İnsan, başkaları tarafından takdir edilmek ve beğenilmek ister. İnsandaki bu duygu terbiye edilmez insan sapıtır.
Şeref, Allah (c.c.) ’ın yanında olduğundan Allah (c.c.) ın sevdiği ve razı olduğu şeyler şeref ve itibar vesilesi olabilir.
Allah (c.c.) ’ın razı olmadığı, helal kılmadığı ve izin vermediği şeyler ise, insanların yanında kıymetli olsa da O’nun yanında kıymetsizdir. İnsanı şeref sahibi yapmadığı gibi bilakis Allah (c.c.) katında alçaltır.
Hedefi Allah’a kulluk olan, manevi itibar ve şeref elde eder. Hedefimiz Allah (c.c.) ’a hakkıyla kul olmak ve O’nun rızasına erişmek olmalıdır.
İnsana bahşedilen şeref ve saygınlık bir imtihandır. Bazen imtihan olarak insandan şeref alınır. İnsan şeref vesilesi olan şeyi yitirir. Bu gerçeği unutan insan, imtihana uğradığında kaybeder. Kendini, kaderi ya da başkalarını suçlamaya başlar.
YA MECİD
Ey göklerde ve yerde en yüksek şân kendisine ait olan, Şânın öyle yüce ki, Her türlü övgüye layık olan ancak Sensin. Şânın öyle yüce ki, Eşi benzeri olmayan ancak Sensin. Şânın öyle yüce ki, Her şeye gücün yeterken hemen ceza vermezsin. Şânın öyle yüce ki, Kullarına sayılamayacak nimetler bahşedersin. Şânına layık bir şekilde bağışla bizleri, Yüceliğin karşısında secdeye kapanma şerefini bahşet bize.
Ey El-Mecîd olan Rabbim! Sen; ihsanı bol, şeref sahibi ve her daim övgüyü ve tazimi hak edensin. Ey El-Mecîd! Seni hakkıyla temcid etmeyi, şanına ve şerefine yakışır şekilde sana kulluk etmeyi bizlere kolaylaştır. Rabbim! Bizi geçici şeref ve itibar peşine düşmekten koru. El-Mecîd isminle ve Mecid Kitab’ınla bizi şerefli kıl. Allah’ım! İbrahim’e ve ailesine salât ettiğin gibi Muhammed’e ve ailesine salât et. Şüphesiz ki sen Hamîd’sin, Mecîd’sin! Allah’ım! İbrahim’i ve ailesini bereketli kıldığın gibi Muhammed’i ve ailesini bereketli kıl. Şüphesiz ki sen Hamîd’sin, Mecîd’sin. Amin