EŞ ŞEHİD | Esma’ül Hüsna |Tefekkür

 EŞ ŞEHİD | Esma’ül Hüsna |Tefekkür

Muttali olmak, haberdar olmak, bilgi edinmiş olmak ve konuya hakim olmak anlamlarına gelmektedir.

Eş Şehid, bilinenin ve bilinmeyenin şahidi. Her mekân ve zamanda hazır ve nazır.

Allah c.c. her şeyi anında gören, her zamanda hâdiselerin her yönünü bilen ve her yerde hazır ve nâzır olan, her şeye şahit / tanık olan, kendisine hiçbir şey gizli kalmayandır.

Allah, mutlak surette her şeyi bilmesi bakımından Alîm’dirHâdiselerin esrarını, iç yüzünü bilmesi yönünden Habîr’dirDış yüzünü bilmesi yönünden de Şehîd’dirVe Allah, hayır olsun şer olsun, gizli olsun açık olsun her şeyin Şehîd’i, en büyük şahididir.

“…Allah, her şeye şahittir. (Hac :17)

“…Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa: 79)

İnsan başkası tarafından yapılan bir işe bakması, duyması ile o hadisenin şahidi oluyorlar. Allah ise o hadisenin bütün safhalarını bizzat yaratan Halık’tır.

Allah c.c. her an Eş-Şehîd ismiyle tecelli etmektedir. O (c.c.) her şeye tanıktır.

İlmi, görmesi, duyması, kuşatması, yakınlığı ve haberdar olmasıyla her şeye tanıklık etmekte ve şahit olmaktadır.

 “(Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.” (Yunus : 61)

Allah’ın (cc) şahitliğine inanan kul, nefsini kontrol altına alır. Yaptıklarının Eş-Şehîd olanın şahitliğiyle gerçekleştiğini bilir. Rabbi kendisini izlediğini, her şeye şahid olduğunu bilen mümin, şeytanın ve nefsin her istediğini yapamaz.

Her şeyin Şehîd’i olan Allah’a iman eden insan, hiçbir şeyin O’ndan gizli kalamayacağının şuuru içinde daima güzel işler yapmaya, doğru söylemeye, takvalı yaşamaya çalışır.

Kim ne yaparsa, ne zaman yaparsa, nasıl yaparsa Allah onu yaparken de görüyor. Müslüman bütün hayatı boyunca ve bilhassa namazda Allah’ı görüyor gibi huşu içinde o namazı kılmalıdır.

Allah’ın (cc) her şeye şahit olduğu bilgisi, inancı mümini rahatlatır. Kendisinin her haline şahid olan bir Rabbi vardır.

İnsana yalnızlık, çaresizlik, sıkışmışlık gibi her türlü stres vesvesesini merhametli olan ve onu seven bir ilahın şahitliği ruhuna huzur verir. Bilir ki ; “….Allah, her şeye şahittir.” (Mücaadele :6)

İnsan her halini Allah’ın c.c. bilmediğini bilerek yaşayıp günaha dalarsa ziyana uğrayanlardan olacaktır.

 “Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz. İşte bu sizin, Rabbiniz hakkında beslediğiniz zannınızdır. O, sizi mahvetti de ziyâna uğrayanlardan oldunuz.” (Fussilet :22-23)

İnsan günah işledikçe Allah’ın (cc) şahit olduğunu unutuyor. İstikametten uzaklaşıyor, uzaklaştıkça da Allah’tan sakınmaz oluyor.

Müslüman, yüce Allah’ın şahitliğiyle izzet duymalıdır. İstikametini kaybetmiş ve günaha dalmış varlıklı kişileri gıpta etmemelidir, haklılık ve saygınlık ölçüsü saymamalıdır.

Mümin, sataşmalara, saldırılara ve dışlamalara net bir duruş sergilemelidir. Bu durum karşısında Allah’ın (cc) şahitliği güç ve moral kaynağımız olmalıdır.

“De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.” (Ankebut : 52)

“Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.” (Kıyamet : 14-15)

İnsan kendi nefsinin en iyi şahididir. İnsanda vicdan diye bildiğimiz uyarı sistemi vardır. Rabbimizin bir lütfudur. Bu vicdanımızla iç sesimizle gidişatımızın muhasebesini yaparız, kendimize çeki düzen veririz. İnsan durup düşünmeli, mazaretlere takılmadan bu gidişat nereye diye sorgulamalıdır.

Allah c.c. hem ümmet olarak hem de bireysel olarak şahit olmamızı istemektedir.

“…Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.” (Al-i İmran : 140)

“Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık…” (Bakara : 143)

“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa : 135)

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide : 8)

Müminin şahitliği Kelime-i Şahadet ile başlar. Mümin Allah’ın tek ilah olduğuna şahittir.

İnsan gördüğünün ve bildiğinin şahididir. Eğer bilmeden şahitlik yaparsa yalancı şahittir. Bu nedenle Kelime-i Şahadet getirirken neye şahitlik yaptığını bilmek, yaşamak ve bildiklerini bildirmek gerekir.

Şahit olan mümin yaşantısına dikkat etmelidir. Şahitlik ettiğine yaraşır şekilde kulluk etmelidir.

Şahitliğin zirvesi Allah uğrunda şehit olmaktır.

YA ŞEHİD, Ey bilinen ve bilinmeyen her şeyin şahidi olan ŞEHÎD, Hiçbir işin kendisinden gizli kalamayacağı ancak Sensin. Her olaya, her yaşanmışlığı mutlak şahit ancak Sensin. İlminle geleceğin de geçmişin de şahidi ancak Sensin. Kuytu köşelerde Senin için dökülen gözyaşlarına şahit yine Sensin. Bizi iman üzere yaşat, yalnız imanımıza şahit ol. Hiçbir gözün girmediği bir yerde, Senin gördüğünü unutturma bize.

Yapılan Yorumlar