İstiğfar, işlenen günahlardan ve hatalardan dolayı Allah’tan af ve mağfiret niyaz etmek demektir.
İstiğfar, işlediği kötülüklerden sonra pişman olup, Allah (c.c.) ‘a yönelip bağışlanma dilemektir.
“Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile…” (Muhammed Suresi,19. Ayet Meali)
Bu ilahi sözün muhatabı Peygamberimiz (s.a.s) olmakla beraber tüm müminleredir.
Allah (c.c.) ‘den başka hiçbir ilah olmadığını kabul eden insan, Allah (c.c.)’ın razı olmadığı bir durum sergileyerek günah işlediğinde, hatasını anlayıp tövbe istiğfar etmelidir, aynı şekilde tüm müminlerin de bağışlanmasını dilemelidir.
Müminler birbirlerinin dostlarıdır, mümin sadece kendisini düşünmez, başkasının da iyiliği için çalışır, aynı zamanda iyiliği emir ve kötülüğü nehyetme vazifesi vardır. Başkalarını günah içinde terk edemez, uyarmalıdır, bağışlanması için Rabbine dua etmelidir.
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler…” (Tevbe Suresi, 71. Ayet Meali)
İslam dininin esası tevhit inancıdır. Bu dine girmek isteyenin kelime-i tevhidi benimsemesi, kabul etmesi gerekmektedir. Kelime-i tevhid Allah (c.c.) ’tan başka ilahın bulunmadığını ifade eder.
“De ki: “Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam Suresi, 162. Ayet Meali)
Hayatımızın her hali âlemlerin Rabbi için olmalıdır. Şayet her halimiz Allah (c.c.)’ın razı olmadığı bir hal içerisinde ise günahımız ve hatamız çoktur. Rabbimizden mağfiret dilemeliyiz.
Çünkü sadece Rabbimizi ilah edinmemiz emir buyrulmaktadır. Yaptıklarımız Rabbimizin razı olacağı bir iş midir? İnsan bunu kendisine sormalı. İnsan “la ilahe illallah” ın manasını tam öğrenerek, sadece Allah (c.c.) ‘ı Rab edinmesi ve O’na itaat etmesi gerekmektedir.
Yaptıklarımızdan pişman olan irade ile Rabbimize yönelip, Rabbimizin huzurunda olduğumuzu bilerek, günahlarımızı itiraf edip, Rabbimizin affedici olduğunu ve Er Rahim olduğunu idrak ederek Rabbimizden af ve mağfiret istemeliyiz.
Allah (c.c.), günahları örten ve çok mağfiret edendir, affı çok olan, günahları affetmeyi seven, cezada acele etmeyen yumuşak davranandır, bağışı bol, müminlere karşı çok merhametlidir, bağışlayandır, esirgeyendir.
“O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah’tandır ki. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O’nadır.” (Mümin Suresi, 3. Ayet Meali)
“Allah bütün günahları mağfiret buyurur, şüphesiz ki O öyle gafûr öyle rahîm O.” (Zümer Suresi, 53. Ayet Meali)
“Rabbinizden af dileyin, sonra da O’na tövbe edin” (Hud Suresi, 3. Ayet Meali)
“Allah’a gönülden tövbe edin, umulur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örter” (Tahrim Suresi, 8. Ayet Meali)
“Kim tövbe eder de arkasından iyi amel işlerse o kimse kararlı bir pişmanlıkla Allah’a yönelmiş olur” (Furkan Suresi , 71. Ayet Meali)
“Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah çok yargılayıcı, ziyadesiyle esirgeyicidir.” (Nisa Suresi, 106. Ayet Meali)
Peygamber (s.a.s.) efendimizin Seyyidü’l-istiğfâr yani istiğfârın en güzeli diye nitelediği dua mealen şöyledir:
“Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Beni sen yarattın. Ben Senin kulunum; gücüm yettiği kadarıyla Senin ahdin ve va’din üzere bulunuyorum. Yaptığım fenalıkların şerrinden Sana sığınırım. Üzerimde olan nimetlerini itiraf ederim; günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla; çünkü Senden başka hiçbir kimse günahları bağışlamaz.” (Buhârî, Deavât, 2)
Ey Rabbimiz, beni, mümin erkek ve mümin kadınları bağışla. Amin.