Mekke döneminde inmiştir. 227 âyettir. Sûre, adını 224. âyette geçen “eş-Şu’arâ” kelimesinden almıştır. “Şu’arâ” şairler demektir. Sûrede başlıca Mûsâ, İbrahim, Nûh, Hûd, Salih ve Şu’ayb peygamberlerin kıssaları dile getirilmekte; müşriklerin, Kur’an’ın vahiy dışı bir kaynağa dayalı olduğu iddialarına karşılık, onun bir vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, söz konusu kaynakların Kur’an üzerinde hiçbir etkisinin bulunamayacağı ifade edilmektedir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Tâ Sîn Mîm.
- Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.
- Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin!
- Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar.
- Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.
- Onlar (Allah’ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.
- Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik.
- Şüphesiz bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar.
- Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
- -11 Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?” diye seslenmişti.
- (10-11)
- Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.”
- “Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap).”
- “Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.”
- Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.”
- “Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz”,
- “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
- Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”
- “(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.”
- Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım.”
- “Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”
- “Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.”
- “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi.
- Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.”
- Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?” dedi.
- Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi.
- Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi.
- Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi.
- Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.”
- Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.
- Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi.
- Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.
- Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.
- Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır” dedi.
- “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?
- ” Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.”
- “Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”
- Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.
- İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
- “Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.)
- Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler.
- Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi.
- Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi.
- Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler.
- Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.
- Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
- “Âlemlerin Rabbine inandık” dediler.
- “Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.”
- Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi.
- Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
- “(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”
- Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik.
- Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
- Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur.”
- “Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.”
- “Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.”
- -58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.
- (57-58)
- İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
- Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.
- İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler.
- Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi.
- Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.
- Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
- Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.
- Sonra ötekileri suda boğduk.
- Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi.
- Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
- Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.
- Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti.
- “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi.
- İbrahim, dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?”
- Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?”
- “Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk” dediler.
- -76. İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?”
- (75-76)
- “Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah, dostumdur.”
- “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.”
- “O, bana yediren ve içirendir.”
- “Hastalandığımda da O bana şifa verir.”
- “O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.”
- “O, hesap, mükâfat ve ceza gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.”
- “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.”
- “Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”
- “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.”
- “Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.”
- “(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!”
- “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!”
- “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
- Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.
- -92. -93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
- (91-92-93)
- (91-92-93)
- -95. Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.
- (94-95)
- Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:
- “Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”
- “Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”
- “Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.”
- “İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.”
- “Candan bir dostumuz da yok.”
- “Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
- Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi.
- Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.
- Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı.
- Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
- “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
- “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
- “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
- “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
- Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?”
- Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”
- “Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”
- “Ben inananları kovacak değilim.”
- “Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
- Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!”
- Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”
- “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”
- Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.
- Sonra da geride kalanları suda boğduk.
- Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
- Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.
- Âd kavmi de peygamberleri yalanladı.
- Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
- “Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
- “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
- “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
- “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?”
- “İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?”
- “Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.”
- “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
- -133. -134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.”
- (132-133-134)
- (132-133-134)
- “Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.”
- Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.”
- “Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir.”
- “Biz azaba uğratılacak da değiliz.”
- Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
- Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
- Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.
- Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
- “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
- “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
- “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
- -147. -148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”
- (146-147-148)
- (146-147-148)
- “Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.”
- “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
- -152. “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”
- (151-152)
- Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”
- “Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.”
- Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.”
- “Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
- Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.
- Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
- Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
- Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.
- Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
- “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
- “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
- “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
- -166. “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.”
- (165-166)
- Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!”
- Lût, şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.”
- “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.”
- -171. Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.
- (170-171)
- Sonra diğerlerini helâk ettik.
- Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi!
- Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
- Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
- Eyke halkı da peygamberleri yalanladı.
- Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
- “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
- Artık, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
- “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
- “Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.”
- “Doğru terazi ile tartın.”
- “İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
- “Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının.”
- Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”
- “Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.”
- “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.”
- Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi.
- Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.
- Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
- Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
- Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir.
- -194, -195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık bir Arapça ile indirmiştir.
- (193-194-195)
- (193-194-195)
- Şüphesiz bu (Kur’an’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.
- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?
- -199. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.
- (198-199)
- İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk.
- -202, -203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.
- (201-202-203)
- (201-202-203)
- Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?
- Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,
- Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?)
- (Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı.
- Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.
- Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.
- O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir.
- Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.
- Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
- Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!
- (Önce) en yakın akrabanı uyar.
- Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.
- Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de.
- -218, -219. Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
- (217-218-219)
- (217-218-219)
- Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
- Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
- Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.
- Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.
- Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.
- -226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.
- (225-226)
- Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Şuara Suresi Türkçe Meali (Şu’ara)
Diyanet İşleri Başkanlığı
Kur’an-ı Kerim Meali 2011